Aslıhan Altay Karataş – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hacı Bayram Veli Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen Mevlid-i Nebi Haftası Açılış Programı ile Milletlerarası Hafızlık ve Kur’an-ı Kerim’i Hoş Okuma Yarışı Ödül Töreni’ne katıldı. Erdoğan, konuşmasında özetle şu bildirileri verdi:
MİLLETİMİZ SAHİP ÇIKTI: Cumayı cumartesiye bağlayan gece kavuşacağımız Leyle-i Mevlidin tüm insanlık ismine hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. Asırlardır gök kubbemizde yankılanan Ezan-ı Muhammedi ona olan sadakatimizin sembolüdür. Bir vakitler birileri bizim ezanımızı aslından değiştirerek Türkçeleştirerek o halde söylemediler mi? Lakin daha sonra aslına rücu etti ve bugünkü haliyle Allah-u ekber diye nidalar yükselmeye başladı. Zannettiler ki susturacağız, zannettiler ki durduracağız, ne susturabildiler ne durdurabildiler ve bu millet ezanına sahip çıktı. Şehadetleri ile dinimizin temeli olan bu ezanlar tarihimizin kutsal emaneti ve hürriyetimizin müseccel alametidir. İstiklalimiz de, istikbalimiz de, sevgisiz, vatansız, bayraksız ve ezansız olmayacaktır.
ZALİMİN KARŞISINDAYIZ: Asya’dan Afrika’ya Kafkaslardan Balkanlara Hint Okyanusu’ndan Batı Sahra’ya kadar nerede bir Müslüman varsa gönlümüz ve aklımız oradadır. Zira biz Peygamberimizin buyurduğu hakikat gereği Müslümanları bir vücudun azaları olarak görür, bir binanın tuğlaları olarak biliriz. Dünyadaki tüm mazlumlar ile ortamızda hiçbir bıçağın kesemeyeceği, hiçbir ateşin yakamayacağı, hiçbir tuzağın yıkamayacağı bir bağ vardır. Bu anlayışla Somali’den Libya’ya Pakistan’dan Ukrayna’ya kadar, nerede bir kanayan yara varsa durdurmak için çalışıyor çaba gösteriyoruz. Hangi inanca mensup olursa olsun mazluma sahip çıkmayı, zalimin karşısında dimdik durmayı kendimize vazife telakki ediyoruz.
MAZLUMA YARDIMDA BİRİNCİ SIRADAYIZ: Türkiye’nin yakın etrafıyla birlikte dünyanın farklı köşelerinde yürüttüğü kalkınma yardımı ve insani diplomasi faaliyetlerinin art planında işte bu tasavvur vardır. Mazlumlara yardımda dünyada bir numarayız. Birinci sırada biziz. O denli zannetmeyin Amerika, batı filan değil, bir numara biziz. ‘Dünya 5’ten büyüktür’ derken de, ‘Herkes için daha adil bir dünya mümkün’ derken de inancımızın bize emrettiği bu anlayışımızı tabir ediyoruz. Merhametini yitirmiş bir çağda Diyanetimizle, TİKA’mızla, AFAD’ımızla, Sivil toplum kuruluşlarımızla düşkünlerin, bir lokma ekmeğe muhtaç yoksulların yer altı ve yer üstü zenginlikleri emperyalistler tarafından sömürülen mazlum halkların imdadına biz koşuyoruz. Bugün Türkiye denilince akla iktisadı, savunması, askeri imkan ve kabiliyetleri yanında vicdanıyla, merhametiyle, insani krizler karşısındaki unsurlu duruşuyla öne çıkan bir ülke geliyor. Kardeşlerimiz başta olmak üzere 100 milyonlarca mazlum ve günahsızın da ümidi haline gelmenin ağır sorumluluğunu yüreğimizde hissediyoruz.
YUNANİSTAN’A SERT İHTAR: Batıda ürkütücü boyutlara varan İslam ve yabancı düşmanlığı, veba üzere yayılan nefret cürümleri, toplumsal ve siyasi çalkantılar, günahsız çocukları amaç alan kanlı hareketler bu yeni çağın alameti farikaları haline gelmiştir. İşte Yunan feribotlarından denizlerdeki o saf zavallı insanları nasıl Ege Denizi’ne, nasıl Akdeniz’e gömdüklerini izliyoruz değil mi? Pekala dünyanın sesi çıkıyor mu? Hayır. Bizim fırkateynlerimiz koşuyor, onları denizden kurtarıyor, zira biz Müslümanız ve Müslümanlığımızın gereğini yerine getiriyoruz. Artık çıkmış Yunanistan’ın Başbakanı Amerika’dan yardım istiyor. Neye karşı yardım istiyor? Türkiye’ye karşı. Ne yaparsan yap, biz gereği neyse bunu her vakit yapacağız, yapmaya hazırız.
AİLE YAPIMIZ TEHDİT ALTINDA: Yıllardır insanlığa kurtuluş reçetesi olarak sunulan materyalist ideolojilerin deva olmadığı, tersine insanlığı ekonomik, siyasi ve ahlaki olarak felakete sürüklediği gün geçtikçe daha âlâ anlaşılıyor. İnsan fıtratını hiçe sayan sapkın akımlar, global güçlerin de teşvik etmesiyle günden güne yayılıyor. Toplumun temel yapıtaşı olan aile kurumunun tarihin hiçbir periyodunda olmadığı kadar büyük bir hücum altında olduğunu görüyoruz. Miletleri millet yapan güçlü ailelerdir. İşte bu güçlü aile yapımızı korumak suretiyle, aile yapımızı sarsmak isteyenlere en hoş karşılığı bu mübarek gecede veriyoruz. O denli berbat, garip gureba akımlar karşısında siz dik durdukça, bu milleti kimse yıkamayacaktır.
GENÇLERİMİZ MARUZ KALIYOR: Gelişmiş denilen pek çok ülkede evlilik kurumu fonksiyonunu neredeyse büsbütün yitirmek üzeredir. Çocuklara şefkat ve merhamet, yaşlılara hürmet üzere bizi öteki canlılardan ayıran insani vasıflarımız yok olma tehdidiyle karşı karşıyadır. Bu tehditlere istikbalimizin teminatı olan gençlerimiz maalesef çok maruz kalıyorlar. Genç jenerasyonlar tüm kötülüklerin anası olan içki ve alkolden uyuşturucuya, ekran bağımlılığından Nihilizme kadar çok önemli sıkıntılarla boğuşuyor. İnsanlığı içine düştüğü karanlıktan aydınlığa çıkaracak yegane reçete dini mübini İslamın ve rahmet Peygamberi Muhammed Mustafa’nın çağlar üstü bildirileridir. Hz. Muhammed Mustafa bizim yegane liderimizdir, sultanımızdır, rehberimizdir.
‘FETÖ’nün DEAŞ’tan hiçbir farkı yok’
NEBEVİ DAVET: İslam dininin mensupları olarak bize düşen görev, elimizdeki reçeteyi sahih bilgi, gerçek sistem ve hoş bir üslupla tüm insanlığa ulaştırmaktır. Bunun yolu da 14 asırdır olduğu üzere Peygamber Efendimizin siretine bakmaktan, nebevi irşat ve davet metodunu takip etmekten geçiyor. Nebevi davet metodu büsbütün merhamet ve şefkat üzerine kuruluyken maalesef bugün İslam dünyasında kimi vakit son derece külfetli durumlara şahitlik ediyor. DEAŞ’vari tekfirci örgütler ile FETÖ üzere sapkın yapıların gayri İslami yaklaşımlarını burada söz etmek gereği dahi duymuyorum. Başka gözükse de FETÖ’nün DEAŞ’tan hiçbir farkı yoktur, biri oburunun ruh ikizidir.
BEZİRGANLAR: Asıl durmamız gereken son devirde toplumsal medya başta olmak üzere kimi mecralarda peydah olan şahıslardır. Eline geçirdiği mühürle insanları kafir, fasık, münafık diye yaftalayan, nerede ilim tahsil ettiği belirli olmayan, yetkinliği tartışmalı bezirganlara milletimiz prestij etmemelidir. Diyanet topluluğumuz, her kesitten insanımızın özellikle gençlerimizin karşılaştığı düşüncelere, zihnini kurcalayan sorulara Kur’an, sünnet ve siret ışığında yeni karşılıklar üretmek zorundadır.